15 Temmuz 2012 Pazar

uzun zamandir yazmaz oldum. en azindan gittigim gordugum yerleri yazayim diyorum, bakiyorum da gezmisim, ama epey yazmamisim.

subat sonunda paris, amsterdam yaptik ornegin.

paris'in cok abartildigini dusunurdum, popularitesi degerini dusuruyordu sanki. gidince oyle olmadigini anladim. nedense cok romantik geldi bana da. amsterdam ise enteresan. kiyametin kopmasina sebep olacak gibi.

paris'ten akilda kalanlar;
sen nehri kenarinda kitap, hediyelik, cerci comlek satan harika, estetik sergileri,
lezzetli krepleri,
kulesinin isiklari,
kibar insanlari,
dillerinin fonetigi, bogazdan cikarilan yumusak g'imsi sesin guzelli,
le petit poucet'de yapilan kahvaltisi, kibar garsonunun yemek istediklerimiz konusnda yaptigi uyarilari, yiyebilecegimiz bir sandvic cikarabilmek icin asci ile gorusmeleri :)
sorbone'u,
trocadero'da kipirtisiz eyfel izleyen cocugun romaztizmi,
binlerce kilidi korkuluklarina takip, anahtarini sen'e atan binlerce asigin simdi birbirlerini coktan unutmus olduklarini hissetiren asiklar koprusu,
eyfel onundeki atli karincayi izlerken, dinlerken mutluluktan öldureyazmalari,
bir ikindi vakti namaz kilacak yer ararken sen kenarinda oturulan yerin huzuru,
cafeleri,
montmantre'si,
sokaklari,
sokaklari,
ve sokaklari..

ve birkac fotograf.

martta kutsal topraklar ki anlatmasi cok zor..
nisanda cok sevilen bosna'ya bu kez cok sevilen bir arkadasla gitmek..
simdi ise bir ara, ta ki agustos sonuna kadar. guzel yerler, guzel gunler. dilerim hayat gezmeksiz gecmesin.

insan birikmezse, gidip gorse dahi birikemezse, yazamiyor. bu da kaniti.