30 Mayıs 2009 Cumartesi

biraz gezdim, cokca da tozdum

aslinda yazasim yok bugun blog. israr falanda etmiyorsun yazayim diye ama yazayim yine de hadi.


gectigimiz hafta sonunu budapeste de gecirdik. sabah kalkip bindik trene gittik. hesapsiz kitapsiz.. 11 saat tren camindan disariyi izledik. bol bol sinir kontrolunden gectik. yasasin yesil pasaport dedik :) budapeste ye inip istasyondan birer harita aldik ellerimize turist information dan. daha bakamadan biri yaklasti yanimiza, selam verdi. selam veren borclu cikti, 3 gece evinde konakladik :p

budapeste cok guzeldi ya blog :p istanbul u hatirlatti durdu, zaten bi koprusu vardi hık demis :p bizim FSM nin yavyusu sanki. kiyas kabul etmiyor tabiki istanbul da, ben iste, ole karsilastirip duruorum ozledigimden..

kopruleri mahvetti zaten beni. chain bridge e gece doyamadim.
tuna desen mukemmel. sehrin butun guzellikleri gece yansitiyor isiklarini tuna ya. daha da guzellesmek icin sanki.

bir hocamiz derdi "ruhu olan sehirleri gece gezin". tam dedigi sey iste budapeste de gece. bu arada hoca simdilerde foreign minister olmus :p


gul baba ya da gittik tabi..

gellert tepesinde konusmadik, saatlerce sustuk, sadece izledik tunayi.

heryer heryer panoramalikti, cekemedim.

bircok macarla tanistik. turklere benziyorlar, babama hatta, hepisi biyikli :)

zorladim ama cikmaycak yazamiyorum farkindasin di mi blog, cok zekisin. resim ekleyeyim bugunluk boyle olsun olar mi? ok, cok tenk yu.

korkum musun, nesin


kactim bascarsin dan bugun, bir bahane bulup eve geldim aksam.. tramvaya binerken donup bakmadim bile vazgecirirsin diye.

beni cok korkutuyorsun sarajevo. nasil direniyorum seni sevmemek icin bilsen..
niye bu kadar baskasin peki, nedir efsunun bir bilsem..

ama ayirdin beni istanbul dan.

26 Mayıs 2009 Salı

kufretmeyi bilseydim..*

hic kimse 1:
olar pof bi gun daha bitti
hic kimse 2:
evet
bitti..
bir gün daha öldü
hic kimse 1:
ben yine ilaclari icmiom da bole dusunceler yine sarmaya basladi
icince olmuo

hic kimse 2:
içme yaa
bırakınca aynına dönüyo sa
ne yararı var ki
hic kimse 1:
gunu gecirtio
hic kimse 2:
günü geçirtio
hic kimse 1:
naisl bu hale geldik
bilmiorum ki
hic kimse 2:

hic kimse 1:
geldim
hic kimse 3:
oof bend eo ilaçtan sitiomm
hickimse 2:
bilmiorum bende..
hic kimse1:
hic bole bisi ysicagimi dusunmezdim
ne tuhaf
kendi icine kendimiz ettik hayatmizin
yada bilmiorum baskalri
tutunamaz olduk
kayip duser olduk
belimiz dogrulmadi
gitsek de olmadi kalsak
napsak bilmiorum ki
icip ixip uyusak mi
hic kimse 2:
edilmesine izin verdik
hic kimse 1:
lanet edesi kufredesi gelio insanin
mahvettilr bi nesli
okuyaninida okumayaninida
ettiler icine
acimadilar hic
hic kimse 2:
içine edilmiş insanlarız biz di mi: )
hic kimse 1:
4 koldan sardilar nasil basardilar
hic kimse 3:
allah napıonus be
ewet berbatt hayat maa
hic kimse 1:
ne anne olabildi bu nesil ne kariyer sahib vs ne ise yararsa
hic kimse 2:
kimsenin umurunda deiliz..
ya hayat güzel ama...mız ya da hayat b.ktan ama mız var
her halukarda ama lı yaşıyoruz
sıkışmış bi şekilde
ne o ne bu
ortada
hic kimse 1:
yani en kotusu
hic kimse 2:
ama mutedil değil
belirsiz..
afallamış
salaklamış..
tuttuğunmuz tutunduğumuz seyleri falza önemsedik
hep düşecek gibi
hic kimse 3:
ya böle söledikce bende düşüomm
yaa
cok osledimm sizii
hic kimse 1:
off oyff
hic kimse 3:
yaa

hic kimse 2:
gidiorum ben



* from the true story

12 Mayıs 2009 Salı

Moja Bosna!

"Dünya üzerindeki en hazin yer, dünya üzerindeki en periþan halk (olarak) kendi yüzümüzü kaybediyoruz, fakat baska bir kimseninkini de kabul etmiyoruz; parçalaniyoruz ancak kabul edilmiyoruz; herkesin yabancisiyiz, hatta akrabasi olduklarimizin ama bizimle akraba olmak istemeyenlerin bile. Dünyalarin kesisme noktasinda yasiyoruz, halklarin sinirinda; herkesin etkiledigi ve her zaman birilerine karsi suçlu bulunan... Tarihin dalgalari kayalar gibi vuruyor bize…"

"…the saddest place in the world, the most miserable people in the world, we are loosing our own face, but we can not accept somebody else's, we are plucked off, but we are not accepted, we are foreigners to everyone, even to those we are related to, and to those that do not want to be related to us. We live on the crossroad of the worlds, on the border of the peoples, affected by everyone, always guilty for somebody. The waves of history hit us like rocks …"

(M. Selimoviç, 1967)

7 Mayıs 2009 Perşembe

wien

budapeste ye gitmeye karar verildi bir mayis tatilinde. trene binilmek uzere sabahin erken saatlerinde kalkildi, hazirlanildi, yol arkadasinin uyanamama ihtimaline karsi telefonla defalarca arandi ama sonuc alinmayip tren kacirildi :)
acil eylem plani uygulanip son anda yalniz olarak viyana ya gitme karari alinip ertesi gun yola cikildi..
uzun bir bekleyis sonrasi hazir olan otobuse binildi. bosna da turizm sirketlerinden turkiye de alisageldiginiz gibi bir hizmet beklemek hic de dogru degilmis, ogrenildi. 13 saat surecek yolculuk icin otobusun icinde 2 sofor hazir durumda ve soforler araci kullanmadiklari zamanlarda da muavin olarak gorevdeler :) muavinlikten kasit cop torbalarini degistirmek ve mola ve sinirlarda yapilacak anonslardan ibaret.
neyse ki dil bilmesem de otobuste ingilizce bilenlerin yardimiyla 13 saatlik yolculugu problemsiz atlattik. sinirlarda yasanabilecek olasi problemden korkmustum ama sukur.. ilginc bir sekilde slovenya yani ayni zamanda avrupa birligi sinirlarina girerken daha cok problem yasanabilecegini dusunurken hirvat siniri cok daha disli cikti. sinirdaki gorevli hic de hakki olmadigi ve muhtemelen bildigi halde bana vize sorma gafletinde bulundu. pasaportum yesil ki kaldi ki lacivert bile olsa hirvatistan tr ye vize uygulamayan ulkelerden.. her neyse. garezi sadece bana degil.. otobus bosnak otobusu olunca tum esyalar disari cikarilip arandi bir bir.. slovenya sinirindan gecis ise saniyelerle olculebilecek kadar kisa ve sorunsuzdu sukur. otobuste her ne kadr sicak kanli olmadiklari dusunulse de bosnaklarin ilgileri tesekkur edilecek cinstendi. molalarda kahve ismarlayanlar, muavinin her bosnakca uyarisini tercume edenler, viyana da ihitiyacim olmasi ihtimaline karsi numarasini verenler vs..
daha otobusten inebildik ne guzel, yazi epey uzun olacaga benziyor :)
gece yarisi elde ki adrese ulasmak uzere taksiye binildi. zenci taksicinin "u are my sister, i am also muslim" demeciyle :) viyana daha ilk dakikadan guven verdi.
sonrasinda iste vakit elverdigince gezmeye baslandi. sehir son derece duzenli, sehir ici ulasim icin kurduklari rayli sistem mukemmel. her yer tarihi bina :) hicbir kati digeriyle ayni olmayan avusturya macaristan yapilari..


sehrin merkezi, kalbinde stephanplatz ve sehrin sembolu haline gelmis 1365 yilinda yapilmis gothic katedral stephansdom.


belediye binasi olarak bilinen rathous. yine gothic. tek bir kareye sigamayacak kadar buyuk bu yapilar :)


hakkinda cok da birsey bilmedigim parlamento binasi ve athena monument..


ve ve favorimm :)) schönbrunn.. imparatorice maria theresa tarafindan 1754'te yaptirilmis. devasa bir bahceye sahip. nasil gezilir nasil anlatilir bilmem. nedense kisa viyana gezimde en sevdigim yer oluverdi. sisinin sarayi. avusturya macaristan imparatoricesi, franz joseph in karisi. mutlu olamamis, her firsatta kacmistir saraydan. oradayken cokca andigim cumle "sisi! buralar birakilip nasil kacilir?" :)


ve benzerleri :) karlsplatz, karlenberg, kunsthistorisches museum, naturhistorisches museum, opera ve tiyatro binalari.. kisa kisa gectim aklimda en cok kalanlari.


ve tuna tabiki.. durur gibi akan, akar gibi duran.. soyleyebilecek cok seyim yok tuna hakkinda. anlamdiramadigim, isim koyamadigim birseyler..tuna bagliyor avrupa yi akdeniz ve karadenizle.. viyana yi istanbul a baglandigindan midir nedir.. nedir.

viyana da uzuun zamandir gorulmeyen arkadaslar goruldu, uzun uzun konusuldu.. mutlu olundu.. schnitzel i, sachertorte si yenilip, unlu viyana kahvesi malange icildi :)) en mutlu olunan zamanlardi :p

bugun aksam profesorun saraybosna dan bahsederken buyuk bir tevafukla anlattiklarindan aktarayim birde. "bascarsinin ferhadiye camisinden otesi avusturya macaristan doneminden kalmadir, orada yururken sanki sarajevo degil viyanadasinizdir, berisi ise osmanli.. coffee house larindan bile anlayabilirsiniz bunu. bascarsida bir kahvehanede rahat lokumla birlikte osmanli geleneksel sekliyle sunulur size kahve, avrupa otel de ise sachertorte ile..

gidildi, goruldu, sevildi, dondugunde ozlendi, donulen yerde ozlenmisti.. temmuzda donulmeyi beklenen yerse en cok ozlenen akildan cikmayandi. vesaire.