31 Mayıs 2010 Pazartesi

tr den kurabiyelerim geldii, bosna ellerinde beni sevindirdi :))

27 Mayıs 2010 Perşembe

turkiye de iken cokca sikayet etmekle birlikte yine de alistigim alisveris merkezi kulturunun de etkisiyle, 2 sene once sarajevo ya ilk geldigimde sehirde devamli alisveris merkezi arar bulamazken, bu sene uzun bir aradan sonra sarajevo ya tekrar dondugumde heryerde hizla acilan -ve acilmaya devam eden- alisveris merkezlerinin saskinligini yasiyorum, ilk gelisin aksine uzak kalmaya calisiyorum bu defa. insan.. neye, ne zaman, nasil alisacagini sasiriyor. saskina donuyor.. diyecegim o ki hafiften kapitalistlesmeye baslayan bosna nin yeni alisveris merkezlerinden birinde keyifli bir coffee shop da cekildi fotograf. eglenceli olmus, begendim.

forget love.. fall in coffee! ;))

25 Mayıs 2010 Salı

http://www.parkprinceva.ba/

bugun buraya gittim. ve aglayacaktim neredeyse.. 2 yildir sarajevo dayim ve sarajevo dan ayrilmadan 15 gun once ilk defa gittim. can u believe? muthis bir yer.

doyamadan, veda edemeden donecegim galiba. oyle sıkıstı ki hersey.. ama doyulmaz ki sana sarajevo!

15 Mayıs 2010 Cumartesi


yesliyle kirmizisiyla rengarenk yaz meyvelerinin hayallerini kurarken portakala keskin bir donus :) sarajevo da tam kistan kalma bir gun. elektrik sobasi yanibasimda. hava oyle kapali ki. yagmur sesinden de uyuyamadim tum sabah.

8 Mayıs 2010 Cumartesi

be careful to tram ticket controllers in Sarajevo!!

if you are foreigner, you are definetely their target!! they never ask natives for ticket, they are just interested in foreigners.

i never get on the tram without ticket until now. last day when i and my friend got on the tram and came in front of ticket machine, a group of controllers stoped us immidiately, did not allowed to cancel our tickets, and forced us to pay for its penalty. they were talking in a language which i have never heard before!! they just make it up i guess. only one who knows english refused to speak with us. neither us nor them understood each other. because their problem was just to take money not to communicate!! and we paid the 26 km in the end.

trying to talk was useless, here is bosnia, you cannot proof anything. there is also nowhere for you to complain. just accept everything (like bosnians always do) and try to survive.

5 Mayıs 2010 Çarşamba



1 mayis tatilinde prag a gitme istegi gerceklesemeyince tatil bosa gecmesin deyu hirvatistan plitvice dogal parkina gittik bir grup arkadasla (baya bi grup:p ). yola cikip travnik, jajce ve bihac a ugrayip, cazin de konakladiktan sonra, ertesi sabah hirvatistan a gecerek tum gun plitvice yi gezdik. yorgunlugu hala suruyor :p




plitvice -ki kendileri dilimizde plitvitse seklinde okunur- hirvatistan da (sehrini bilmiyorum :) bosna sinirina cok yakin kocaman bir park. park demek de komik kaciyor oraya aslinda. daglar, taslar, agaclar, ormanlar, nehirler, goller, selalelerle dolu :)omrum boyunca gezdigim ve gezecegim tum selaleri toplasak pazar gunu gordugum kadar gormus olamayacagim sanirim :) gollerin uzerinde uygun yerlere gidis ve donus icin ancak iki kisinin gecebilecegi genislikte tahtadan yollar, platformlar yapmislar kilometrelerce. platformlari takip ederek tum parki geziyorsunuz. Zaten rotalar cizilmis ve harflendirilmis. istediginiz uzunluga gore secebiliyorsunuz rotanizi. parkin belli yerlerinde ulasim icin vapurumsu seyler -motor diyelim- ve enteresan otobusler ring yapar vaziyetteler. giris biletinizle bu hizmetlerden de istediginiz gibi faydalanabiliyorsunuz, giris de 70 kuno olsa idi gerek (1euro=8 kuno). hakkiyla gezmek isteyenler sekiz saatte bitirebiliyor imis, ben denemedim :p yasadigim yorgunluk uzerine haritaya bakip otobuslere yaklastigim bir noktada grubu birakip girise gectim, gezmeye doymayanlari orada bekledim :)



pek cok turist mevcut, sanki kimse bilmezmis gibi geliyor insana ama her yerde oldugu gibi cinli ablalar abiler pek cok idiler. parkin hedef kitlesi yasli gezi gruplari zaten :pp boyle dedigime bakma blogcugum yaw. dunya harikasi yerler. Bu kadar yesili suyu ben baska gormedim, goremem de iste prag a gidemedim ya camur atiyorum :p turkuaza doyuyorsun, suyun rengi muthis. fotograflarda belli olamamis, makinem renkleri zibittiriyor ama o su aslinda bildigin turkuaz. Ama sen nereden bileceksin oyle turkuaz nehirleri golleri, benimki de laf :p






iste boyle. bihac tanda bahsedeyim di mi. darul islam olan batida ki en son nokta imis. una nehri geciyor sehirden, o da turkuaz :) gezilecek pek bir sey yok sehirde. bir mayis oldugu icin tam bir olu sehirdi zaten. sokaklarda bizden baska ne insan ne de araba yok gibi birseydi. sehirde tek acik yer bir cafebardi, birseyler yemek, oturmak, dinlenmek veya tuvaleti kullanmak mumkundu :p isteyen abdest de alabilir :ppp :DD tuvaletlerinde kapi gibi bir adetleri de yok, belirteyim :p yola devam ettik, bihac tan hemen sonra bir yer, kasaba koy her neyse ismini bilmiyorum, karnaval gibi birsey vardi, insanlar sokaklarda. dedim ‘heh tamam tum bihac bura gelmis, ondan sehir bombosmus’ :p

bihac a cok yakin bir kasaba, cazin, orada konakladik. simdi yazinin basinda ki pronounciation dersinden :p bu kasabanin isminin nasil okundugunu cikarabilmeni bekliyorum zeki blogcugum :p tsazin. oku bakayim haydi, okuyabilirsen :p turkcede ki gibi t ile s arasina kocaman bir ‘ı’ harfi koymayacaksin, zaten o harf mevcut degil alfabelerinde. papacaksin bende bilmiyorum, nitekim ilk harf ise bende beceremiyorum bu sesi cikarmayi. iste kasabada medrese binasinda konakladik, dzemaludin causevic medresa, cemalettin çavuşeviç medresesi i mean. medrese Bosna da turkiye ihl lerine karsilik geliyor denebilir sanirim, yanlis olmasin ama. osmanli zamaninda kurulmuslar. milli egitim bakanligindan bagimsizlar ki bosna da diyanet isleri devletten bagimsizdir, tr ye gore sekuler bir yapidalar. medresede dini ve pozitif ilimler ogretiliyor. tum medreselerde turkce ders olarak okutuluyor. buradan mezun olan ogrenciler universiteye normal bir sekilde devam edebiliyorlar. herneyse iste orada kaldik. kasabanin yuksek bir tepesine insa edilmis, cok modern bir bina. Bizi orada agirladilar. ogrenciler tatile evlerine gonderilmis, dur bakayim kimin yataginda yatmistim ben, unuttum yaw tuh, amina miydi acep..

iste gece medresenin bahcesinden o zamana kadar ismini bile duymadigim o kasaba cazin i tepeden izlerken dusundum, o ulkenin, o sehrinin benim ismini bile duymadigim, varliklarindan haberdar olmadigim o kasabasinda yasayan her bir insanin kalbinden gecenlerden bile tek tek haberdar olani..